İnsanlığın kristal
Kardeşliğinden vazosunu
Çatlatmayabilirdik
Derin sandığımız
Suya
Balıklama
Atlamayabilirdik
Paraşütümüzü
Açılanından seçebilirdik
Bu dar ve deli gömleğini
İsteseydik
Ve korkmasaydık
Çıkartabilirdik
Toplayabilseydik aklımızı başımıza
Gülümseme yüzümüzden
Hiç eksik
Olmayabilirdi
Körün bile
Bir defa düştüğü
Aynı kuyuya
Durmadan
Duraksamadan
Defalarca
Düşmek zorunda
Değildik
Saz çalmayı
Öğrenmek için
Daha erken
Davranabilirdik
İlk günlerimizde olduğu gibi
Gözlerimizi kapatıp kokusunu
İçimize çekip bir süre
Tutuktan sonra
Ve nefesimizi ooh diye bırakırken
Birden açıverdiğimizde gözlerimizi
Badem çiçeklerinin dalları
Arasından gördüğümüz
Dağkırlangıçlarına
Ellerimizi sallayarak
Merhaba diyebilirdik
Aynı günün
Aynı saatlerinde
Aynı meydanda
Yine eski günlerdeki gibi
Yine hep beraber arkadaşlarla
Ölen arkadaşlarımız için
Yeniden buluşabilirdik
Hani hani
Yıllar yıllar
Sonra birbirimizi
Anlayabilirdik
Hani hani
Nasıl nasıl
Özlemişiz birbirimizi
Diyebilirdik
Her şeye
Gülüp
Oynamaktan ziyade
Düşünebilmeliydik
Bu evrensel ikindide
Dünyanın farklı yerlerinde
Hiç tanışmadığımız
-Belki de hiçbir zaman tanışmayacağımız-
İnsanlarla
İnsanlığımızın erdeminin
Kor ateşinde demlediğimiz
Tavşankanı çayımızı
Guruba karşı yudumlarken
Evrensel barışı
Hayal edebilirdik
Umudun mavisini
Yeniden
Yeniden
Yeniden
Bulabilirdik
@Tamer ŞARKAYA